[ˈsʊ.iː ˈɡɛnɛrɪs]) has a meaning "of its own kind/genus" and hence "unique in its characteristics". The term is widely used to refer to (1) philosophy, when a concept is not available; (2) biology, when a species does not fit into a genus which includes other species; (3) law, when a special and unique interpretation of a case or authority is found to be necessary; (4) politics and societal norms, where there is no real authority perceived.
6/12/2013
sevgililer yüzüne karşılık geldim
kaygı bağırdı gözevlerimde
günlerin yamanan yıldızlar
ve üzülen gökkuşaklarıyla
doluluğundan söz ediliyor
evlerde çocuklar arşınlanıyor
ve alkışlanıyor babalar
ki tütün başında
ekmek başında kabir başında
günler yenilenen bir isim
merdivenleri büyük ağzıyla çıkan meral
haftada üçer gün üçer hafta
ince uzun veya kahverengi
ve gelinlik sabah çatışmasında
yoğunlaşan yorgun artık ben
köprü ortasından yarılmış bu ara
organın ve güneşin salgınlığı
toprağa gelir gibi oldu an
başlar ikinci artık
beygirler uzağa kayıyorlar
bu arada gelinmeler
arkadaş yapıtlarına yar koyma
yöremdeki çimler
bu arada evimin içinde odaların birbirine düşman durduğu
ve hastalandıkları
çalışan yüreklere uzak
bekardan korkan ev sahiplerinin
kapılarda kızlık heykelleri
bu arada insanın yemeğe oturma çelişmesi
yemekten kalkma çelişmesi
erkek oluşunuza binaen
bu arada özel sıkıntılarımızın
kılıç kuşanmış hali
durmadan kanlanıp hatırladığımız
bunalan kadınlar
ben alda’yı bunalıyor görüyorum rüyamda
kırbaç gibi insanı saran etrafımızda
kelebek kanatları gözler
akılda kalan ağızlar
hatlar
seviyi yoran alkışlar
bir şehri paramparça edip
ortasından yarıp uykuları
evlerin sahanlıklarına
misafir odalarına
lavabonun altındaki dolaba
çocukların hücumluk yataklarına
iri erkeklerin şakaklarına
kadınların çırpınan dudaklarına
ve kızların sancaklarına sığınan
ve benim damarlarımda itişen uykulara
bir şehrin ortasından tren geçiyor
o şehirde büyük rüzgâr vardır
bir oyuncakçı vitrininin önünde
insanların durdukları ve duruşlarını
değiştirmedikleri trenle birlikte
şehrin ortasından oyuncak trenlerin
cezalandırmış şekilleri
kendisini buyruk
vitrine yapışık insanların kafalarındaki
içlerinden geçerken dönüp bakmadıkları
durdurup parçalamadıkları
önüne yüzer ellişer
yatıp apartman kadar
ağır tekerlerini üzerlerinden geçerken
öpüp ağızlarını ezdirmedikleri
noktanın sonuna kadar
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi
bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki
o içinden marşandizler
şimşek gibi fırlayan
şehirde hemen
hat boyunda ilk tahta evde
derin yatakta
her an çığlıklarıyla
uyuyayım kıyametler
bir ejder geçsin
öyle tanıdığım
öyle canımın içinde
durup gelmeyince
morfin gibi arıyorum direnmeni
iğne üzerinde yüzün gelip
kuşatmıştı beni
ama düşündükçe korkmak
yüzünle geldiğini
ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim
Cahit Zarifoğlu
6/10/2013
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947 / Nâzım Hikmet
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947 / Nâzım Hikmet
Ölünmüyormuş.
Saçlarımdaki beyazlar çoğaldı işte.
Geceleri uyuyamaz oldum. Ki bilirsin uykuyu çok severim.
Gülüyorum. Zaman zaman gözlerim doluyor ama gülüyorum.
Bir sürü yeni insanla tanıştım. Tanıştım ki onların hikayesini dinleyip kendimi unutayım.
Olmadı.
Yine en çok ben anlattım. Yine hep ben üzüldüm.
Yürürken birden bir şarkı duydum yolda, hüngür hüngür ağladım.
Ama ölmedim.
Çirkinleşmedim, kendimi kaybedip sağa sola saldırmadım.
Eve gelmek istemedim hiç.
Ama ölmedim işte.
Ölmek neyse artık.
Geceleri uyuyamaz oldum. Ki bilirsin uykuyu çok severim.
Gülüyorum. Zaman zaman gözlerim doluyor ama gülüyorum.
Bir sürü yeni insanla tanıştım. Tanıştım ki onların hikayesini dinleyip kendimi unutayım.
Olmadı.
Yine en çok ben anlattım. Yine hep ben üzüldüm.
Yürürken birden bir şarkı duydum yolda, hüngür hüngür ağladım.
Ama ölmedim.
Çirkinleşmedim, kendimi kaybedip sağa sola saldırmadım.
Eve gelmek istemedim hiç.
Ama ölmedim işte.
Ölmek neyse artık.
Adın olsun
Ben seni seviyorum ve bundan daha değerli tek bir şey daha yok.
Herkes seni sever bilirsin, sen sevilmeyecek biri değilsin ki.
Ama ben sadece sevmem.
Ben çok severim. Korurum, her sorunun cevabı olurum, her üzüntünün içinde gülümsemen olurum, dostun olurum, sırdaşın olurum. Her şeyin olurum bi anda, inanamazsın.
Seni üzmemin faturasını seni sevdiğime bağlamam. Ben bilirim nasıl sevilir bi insan.
Ama seni herkes sever bilirsin.
Ben böyle bildiklerin gibi sevmem. Herkes benim gibi sevsin bile istemezsin. Ben tüm hücrelerinin en ücra köşesine kadar severim. Başka kimse sevmese de olur dersin.
Ben sevmeyi seviyorum.
Ben seni sevmeyi daha çok seviyorum.
Ve sen buna sonuna kadar layıksın.
Senin adın çok sevmek olsun.
Yakışsın.
Her yanına bulaşsın.
En büyük cezan olsun da, peşini bırakmasın.
Herkes seni sever bilirsin, sen sevilmeyecek biri değilsin ki.
Ama ben sadece sevmem.
Ben çok severim. Korurum, her sorunun cevabı olurum, her üzüntünün içinde gülümsemen olurum, dostun olurum, sırdaşın olurum. Her şeyin olurum bi anda, inanamazsın.
Seni üzmemin faturasını seni sevdiğime bağlamam. Ben bilirim nasıl sevilir bi insan.
Ama seni herkes sever bilirsin.
Ben böyle bildiklerin gibi sevmem. Herkes benim gibi sevsin bile istemezsin. Ben tüm hücrelerinin en ücra köşesine kadar severim. Başka kimse sevmese de olur dersin.
Ben sevmeyi seviyorum.
Ben seni sevmeyi daha çok seviyorum.
Ve sen buna sonuna kadar layıksın.
Senin adın çok sevmek olsun.
Yakışsın.
Her yanına bulaşsın.
En büyük cezan olsun da, peşini bırakmasın.
Inscription à :
Articles (Atom)