Herkes bir köşe yapmalı kendine nerde barınıyorsa (barınmak olarak anmalıyım bunu).. kendinden bişi olmalı. Kitabı, dergisi, çiçeği, koltuğu..
N.Hikmet'i tam da burda anmasam olmaz..
Ölüm yıldönümü.
BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
N.Hikmet
[ˈsʊ.iː ˈɡɛnɛrɪs]) has a meaning "of its own kind/genus" and hence "unique in its characteristics". The term is widely used to refer to (1) philosophy, when a concept is not available; (2) biology, when a species does not fit into a genus which includes other species; (3) law, when a special and unique interpretation of a case or authority is found to be necessary; (4) politics and societal norms, where there is no real authority perceived.
6/03/2017
6/02/2017
6/01/2017
dünyanın tek kısır döngü şiiri
gece.
kalp.
yalnızlık.
akıl.
irade.
hayal.
Gökyüzü.
mavi.
Gökyüzü.
Hayal.
irade
Akıl
Yalnızlık.
Kalp.
gece.
5/31/2017
Begonia Coccinea
Begonya boyle zarif bir cicek, unutulunca kusmeyen ama dayanacak gucu bitince de sessizce devrilen, güneş gelmiyor diye kendi pencerenin önüne bile alamadığın bişi..
5/29/2017
senden sonra pek de mümkün olmayan
Sertçe göğsüme oturan bu ağrıya dokunabilirsem geçecek. Acıtacak farkındayım. Sindirene kadar ağırlayacağım onu göğüs kafesimde. Kaçmadan, acısını yok saymadan, kendime kızıp canımı daha çok yakmadan, ya da daha derine bastırmadan.. geleni bir kabul edip onunla canım yanarken konuşursam geçecek. Kolay olmayacak ama mutlaka anlaşacağız onunla. 'Nasıl geldin?', 'Neden şimdi?', 'Ne anlatıyorsun bana?' diyeceğim. Her sözünü yol göstersin diye aklıma bırakırsam, kalan izini de iyileşsin diye zamana bırakırsam geçecek. Hemen geçsin diye kovmadan, tekrar gelir mi diye korkmadan, hep üst üste gelir diye kapanmadan, hep benim başıma gelir mi diye kaçmadan yüzleşeceğim.
Dokuna dokuna, konuşa konuşa, evet ağlaya ağlaya.. ağlarken kendime şefkat gösterirsem geçecek. Yaramı üflersem de..
İyileşmeden iyi olmuşum gibi yapmadan kendimi bırakırsam geçecek.
Kelimeler uçar.. yerine anason kokusu kalır. Kelimeler uçar, yerine birkaç kırık kanat kalır. Kelimeler uçar, yerine ağızda acı nikotin tadı kalır. Kelimeler uçar ve güpegündüz tüm cinayetler haklı çıkar. O yüzden kelimeleri kullanmak lazım, biliyorum. Fakat yetmediği yerler de oluyor böyle işte.. ne anlatacağını, nasıl anlatacağını bilemediğin. Derdini anlatmamaya dertlenmeli insan. Dünyaya gelmiş olmanın ağırlığından bi tık önce.. en ilkel haliyle seni öpmenin erdemi..gülümsemeye genel olarak herkesin ihtiyacı yok mudur? Dünyaya geri gelmenin ihtiyacı?
O kemandaki ses ege denizinde boğuldu.Battı gerçeğin kayalıklarına vuran oyuncak bot. Ya sen?
Açlıkla sınanan, kibirle, gösterişle donanmış tarihin susan kuklalarına ne öğretecektin? Kaç miligram şeker sana fazladan bir gün daha kazandıracaktı?
Gözümde sabah gördüğüm tekerlekli sandalyedeki kız çocuğu. Otizmli. Taş çatlasın dokuz/on yaşlarında, gökyüzüne bakıyor kafası hep arkada. Dil bilmeyince konuşmak nafile. Bir karton, sarı pis bi renkte. Yazmışlar önüne: "Aciz"
Boşver arkanı dön uyuyalım. Sana söyleyeceklerim uyuştu, söylemeyeceklerimi de unuttum.
Dokuna dokuna, konuşa konuşa, evet ağlaya ağlaya.. ağlarken kendime şefkat gösterirsem geçecek. Yaramı üflersem de..
İyileşmeden iyi olmuşum gibi yapmadan kendimi bırakırsam geçecek.
Kelimeler uçar.. yerine anason kokusu kalır. Kelimeler uçar, yerine birkaç kırık kanat kalır. Kelimeler uçar, yerine ağızda acı nikotin tadı kalır. Kelimeler uçar ve güpegündüz tüm cinayetler haklı çıkar. O yüzden kelimeleri kullanmak lazım, biliyorum. Fakat yetmediği yerler de oluyor böyle işte.. ne anlatacağını, nasıl anlatacağını bilemediğin. Derdini anlatmamaya dertlenmeli insan. Dünyaya gelmiş olmanın ağırlığından bi tık önce.. en ilkel haliyle seni öpmenin erdemi..gülümsemeye genel olarak herkesin ihtiyacı yok mudur? Dünyaya geri gelmenin ihtiyacı?
O kemandaki ses ege denizinde boğuldu.Battı gerçeğin kayalıklarına vuran oyuncak bot. Ya sen?
Açlıkla sınanan, kibirle, gösterişle donanmış tarihin susan kuklalarına ne öğretecektin? Kaç miligram şeker sana fazladan bir gün daha kazandıracaktı?
Gözümde sabah gördüğüm tekerlekli sandalyedeki kız çocuğu. Otizmli. Taş çatlasın dokuz/on yaşlarında, gökyüzüne bakıyor kafası hep arkada. Dil bilmeyince konuşmak nafile. Bir karton, sarı pis bi renkte. Yazmışlar önüne: "Aciz"
Boşver arkanı dön uyuyalım. Sana söyleyeceklerim uyuştu, söylemeyeceklerimi de unuttum.
Inscription à :
Articles (Atom)