Sabahların elle tutulan yanları olmasa..
Allahtan doğuyor ve Allahtan bırakmıyor bizi o karanlığın içinde. Rüyalarla boğuşuyoruz günlerdir, hem de nasıl.. gözyaşlarıyla uyanıp gecenin öteki yüzü bitti mi diye bakıyoruz sağa sola hala 5 yaşındaki çocuk halimizle. Hala anne, baba girecekmiş gibi kapıdan..
Kocaman tünellerin içindeki rüyalar, kocaman karanlık tünellerin. Ve belki sadece son iki gündür ışığı görmek. koşuyorsun ışığa.. rüyamızda gördüğümüz herkes kendimiziz, kendim de ışığı tutucam diye seninle hoplayıp zıplamam, ondan..ondan. bazen haftalarca, bazen günlerce. gündüz akıl sağlığımızı yitirmememiz için, gece akıl sağlığımızı yitirmemiz.
Yine bi sürü akrep öldürdüm yine. Koşuyorsun tünellerin içinde, şu yoldan gidecek diyorum..akrepler.. ışığa gitsin, akrep çıkmasın bi de.. topluyorum. beni sokmuyorlar. ama seni sokacaklar, biliyorum. tünelin içinden çık, birazcık daha koş n'olur. ordan çık diye. oranın sonu var. ben görüyorum. duruyorum. sen koş n'olur!
Rüyalar Umut'un elbisesi.. Umut o tünellerden çıksın..
Yeryüzünün cenneti; insanlarin birbirlerini dinlemeleri, anlamaları, farkında olmaları, aldırmaları demektir. O kalbindeki doğuştan delik, sanki almak icçin bütün sızıları içine. sen biraz daha koş n'olur, tünellerin sonu var, ben akrepleri hallederim..
Uyanıyoruz.Herşey Allah'a döner, herşey Allah'a yönelir..
merve
[ˈsʊ.iː ˈɡɛnɛrɪs]) has a meaning "of its own kind/genus" and hence "unique in its characteristics". The term is widely used to refer to (1) philosophy, when a concept is not available; (2) biology, when a species does not fit into a genus which includes other species; (3) law, when a special and unique interpretation of a case or authority is found to be necessary; (4) politics and societal norms, where there is no real authority perceived.
