"Bismillah.
Aidiyet ve sahibiyet hissinin çok şahane göründüğü bir çok insan vardır eminim. Fakat etrafa bir bakarsanız birbirinin hayatının her alanına elini uzatıp karşındakini herşeyiyle kendine mal etme durumunda olan insanların en şahane aşkları dahi feci şekilde sona ermeye mahkumdur. Daha da fenası bazıları için aşk köleleşmektir, köleleştirmek istemektir. Kontrol etmek bir ilişkinin en berbat hastalıklarından biri, kontrol ettikçe aslında köleleşmek kaçınılmaz. Kontrol etmeye çalıştığın şeyin kölesi olmak da kaçınılmaz. Bence tüm sistemler böyle işliyor, ne kadar çok kontrol etmeye çalışırsan o kadar çok o şeyin kölesi haline geliyorsun.
Birini gerçekten sağlıklı biçimde sevebilmenin yolu üzerine düşünerek epey mesai harcadığım zamanlardan sonra vardığım nokta şudur; gerçek sevgi özgürleştiricidir. Bunu sıradan akan yaşamda bir insanın başarması zor olabilir, ama sevmek her koşulda var olabilecek kadar güzel, özgür ve derinden akan bir duygudur.
Bir insanı sevmeniz için onun da sizi aynı şekilde sevmesi gerekir mi?
Gerekmez.
Sevmek her ilişkide o iki kişi için özel bir şekil alır, bu kesin. Ama eğer birini sevmek için "sen beni sev, ben de seni seveyim" diyorsanız o zaman koşullarınız var demektir. Oysa sevmek koşulsuz olduğu durumda orada özgürlük de var demektir. Bir başka şekilde ifade edersek; karşınızdaki sizin istediğiniz gibi biri olması, sizin istediğiniz biçimde davranması için zorladığınız noktada pörtleyen bir şeydir aşk.
Seni seviyorum ama bu seni ilgilendirmez.
Çünkü bu önce beni ilgilendirir. Ve aslında belki de sadece beni ilgilendirir.
Şimdi bunu okuyan bazı arkadaşlar aşkın doğal akışında beliren duygulanımları inkar ettiğimi düşünmesinler. Nitekim uzaydan gelmedim. Aslında geldim ama bu konunun burada yeri ve zamanı değil. Demek istediğim şu; bağlanmadan sevmek mümkün olabilmeli. Bağlamadan. Bağlanmaktan kastettiğim bu gece barda gönlüm hovarda şeklinde her çalan saz anlamında değil. Bağlanmaktan kastettiğim; beklemeden, koşul koymadan, dayatmadan sevmek. Yani o kişi varsa da mutlusun, yoksa da mutlusun. Eğer gelip sana "ben şimdi seninle olmak yerine şunu yapmak istiyorum" derse de mutlusun. Çünkü o mutlu! Ben senin mutluluğunu istiyorum ama benim istediğim gibi biri ol diye bir şey var mı?
Var zannediliyor.
Bir dakika çok yazdım.. Okumaya devam edenler için ara.
Hayır, sanmayın ki ben aşırı şekilde sevebilen biri değilim. Seven biriyim tam aksi (Hatta şunu yazarken bile seviyorum) Ayrıca ömür billah sevebilmeye de inancım tam. Ama ya benimsin ya da topragin mi olmak lazim? Yani hayatta "sadece beni sevsin!" deyip kaç ilişkiniz harika yürüdü? Mecbur hissedilen ilişkiden hayır gelir mi?
Bir arkadaşım dedi ki; "sen doğana aykırı davranıyorsun. Her kadın sahiplenilmek ister." Yok canim, isteyen gidip hayvan barınağından köpek sahiplensin demedim ayıp olmasın diye. Yumuşak yumuşak geçiştirdim. Bir kere kadın erkek doğamızda kölelik yok. Niye köleleştireyim, kendim de köle haline geleyim. Yani tamamen doğalından, rahat rahat geniş geniş, koşulsuz kuralsız sevmek diye bir şey yok mu?
Yok mu ? ( soruyorum hadi)
Ama sahiplenmekten kasıt başka şeyler de olabilir belki. Sevildiğimi bilmek isterim, o ayrı. Kendi halinde uçan bir öküzü ya da arazi burcu bir adamı ömür boyunca kimse sevemez herhalde, emek verseniz de bi yere kadar. Sevgililik ilişkisinde karşılıklı eğilmeye inanmak lazim bazen. Japonlar gibi. Bazen sen eğilirsin bazen o. Belirli bir saygı ifadesi olarak ya da kılıçlarla birbirine girişmeden önce. Bu da tamam. Kavgada da saygıya inaniyorum, düşmanıma saygı duymazsam onu altetmeye yeltenmem bile.
Özlemek de güzel bir şey. Beklenti hayal kırıklığı yaratan bir şey, ayrıca insanı koşullayan da bir şey. İstemek ayrı. İstemek güzel bir şey. Ama istediğin olmadığında vırvırlamak iyi bir şey değil. Şiirler, şarkılar; isteyip de elde edilemeyen aşkların, terkedilmenin ya da ne bileyim imkansız sevgilerin ağlamalarıyla dolu..
Bu arada Cemal Süreya sayılmaz. Cemal Süreya sen bizim herşeyimizsin:
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız, sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyorsunuz degil mi, evet, ben de dedim. Ama Cemal Sureya baskadir. Soyadindaki iki adet olan 'y' den bir tanesini de bir iddia sonucu kaybetmistir.. neyse..
Aşk ve uzun sürecek bir sevginin temelinde olması gereken reçeteyi uzun düşünüşler sonunda çıkardım ve aşağıda yazıyorum. Sadece gerçekten becerebilecekler ilgilensin. Yalniz belirli bir yaşın altındayken olmuyor. Bunu 29 yaşını doldurmaya bilmem kac gün kala yazmak başka bir his.. Daha bi kac ay önce sevgilimin eski kız arkadaşının hediye ettiği kazakları makasla parçalayıp başından aşağıya konfeti yapmayı düşünen bi tiptim. Şiddetli bi kişiliğim var ama kendimi yanlış ifade etmek istemem. Yine de aşıkken de kafaya terlik atabilirim. Garanti veremem.
Neyse, sadece bana aitsin tribinden vazgeçin ve o kişinin önce kendisine ait olduğunu kabul edin. Yalnızken iki kişilik bir sahnedesiniz, o zaman kafasına terlik atıp nerdeydin ulan diyebilirsiniz bu mübah. Ama bunu uzatmak, buradan arızaya bağlamak, üzülüp perişan olmak mübah değil. Kızmakla sevmeyi ayırın. Kızarken de sevin. Böylece kavga ederken de onu öpebilirsiniz. Gerçi bu karşı tarafın kişiliğine bağlı. Yani opsiyonel..
Aradın da aramadın da geldin de gelmedin de cümlelerini kurmayın. Yani cümleyi kurmamayı bırak böyle hissetmeyin diyorum, çünkü isterse gelir istemezse gelmez. İstemediği halde gelen insandan da kimseye zaten hayır gelmez.
Beklenti içinde kaybolmuş bir aşk yaşamaktansa özgürce uçuştuğunuz bir ilişkinin temellerini atın. Gercekten sevmenin temelinde mecburiyet yok. Sizi sizin istediğiniz gibi sevmesini beklemeyin, böylece huzurla uyuyabilirsiniz..
Bağımlı olmayın. O varken de yokken de mutlu olabileceğiniz bir yaşam kurabilirseniz aslında daha çok var edebilir insan birbirini. Eğer biri size bu hayatta en önemli önceliğim sensin derse arkanıza bakmadan kaçın. Hayatındaki çok önemli şeylerden biri olabilirsiniz ama en önemli önceliği olursanız o önceliğe köle olursunuz... vsvsvs
vee uykum gelir, devami yarin o zaman, tabi araya aklima gelen baska herhangi bir meal girmezse, ona da söz veremem..
..
Karışan kafalara gelsin;
Green Eyes from Cold Play..
Vuuuuuu!