3/19/2017

Dunbar Sayısı

HBR(Harvard Business Review) in son sayısında Dunbar sayısı ile ilgili bir makaleyle karşılaştım. Uzun zamandır gözlemlediğim bi konunun bilimsel karşılığını görmek beni hem şaşırttı hem  de mutlu etti.



Dunbar sayısı nedir?
İngiliz antropolog Robin Dunbar tarafından ortaya atılan bu sayı kabaca, bir kişinin yönetilebilir ilişki kurabileceği kişi sayısıdır. Dunbar'a göre bu sayı 150 civarıdır. Aklımıza şu soru gelebilir: X nesli için kabul edilebilir bir rakam gibi duruyor iken, interneti ve doğal olarak sosyal medyayı çok yoğun kullanan Y ve Z nesli için bu ne kadar gerçekçi olabilir? Ya da neden böyle bir sınır olsun? Facebook profilinde 1000 lerce arkadaşı olan insanların mevcut olduğunu hepimiz biliyoruz.


İşte bu noktada devreye "yönetilebilir" terimi giriyor.Siz istediğiniz kadar birkaç kez selamlaştığınız kişiyi arkadaş olarak ekleyin. İletişimin belirli bir sürekliliği yoksa, o kişinin birazdan bahsedeceğim grafiğin yeşil veya sarı bölümüne girmesi çok zordur.


150 kişi her ne kadar kulağa azmış gibi gelse de, sahip olduğunuz sosyal enerji ve ayırabildiğiniz zamanı düşününce pek de azımsanacak bir rakam değildir. Bu kişileri bile kendi arasında ayırmanız gerekecek.  Aşağıdaki grafikte bu ayrımı görebilirsiniz. Dunbar sosyal iletişimde bulunduğumuz kişileri 4 bölüme ayırarak bir harita oluşturmuş.


İletişimde bulunduğunuz insanları bölümlere ayırmak pek zor olmaz. Örnek vermek gerekirse yeşil alan aile ve kankalar, sarı alan lokasyon  olarak uzağınızda bulunan sevdiğiniz insanlar, mavi alan işyerinizdeki insanlar, kırmızı alanlar ise geçmişte bir şekilde tanışıklığınız olan ama zamanla size itici gelen, bununla birlikte tamamen silemediğiniz insanlar(atsan atılmaz, satsan satılmaz) olabiliyor.

Burada kritik nokta, bölümlerde yer alan kişi sayılarının eşit olmasını beklememektir. Mesela yeşil alan en değerli ve stratejik bölgedir. Buradaki insanlar için harcamakta olduğunuz sosyal enerji ve zamandan cimrilik yapma lüksünüz yoktur. Bu nedenle daha az insan yer alır. Burdaki bir kişiyi kaybetmek pek istenmez. Örnek olarak; şirkette her zaman yemeğe ve kahve molasına birlikte çıkan bir grup düşünelim. Bunlardan biri 2-3 gün ayrı takılsa tehlike çanları çalar. Her an bölgesini kaybedebilir:)

Bu alana yeni birini eklemek de maliyetli olabilir. Muhtemelen ona yer açmak için, zaten bölgede bulunan birini yavaştan sarı bölgeye iteklersiniz.

Hepimiz aslında iletişim halinde olduğumuz insanları kafamızda kategorilere ayırıyoruzdur. Bu yazı sadece bunun bilimsel tarafını ortaya çıkarmaya yardımcı olacaktır. Belki bölgelerdeki rakamlara veya kişilere göre aksiyon almayı düşünebilirsiniz:)

Ben mesela farkettim ki son zamanlarda kırmızıyi nerdeyse egale ediyorum. Yer bile kalmadı denilebilir kırmızı için. Bencillikle hareket etmeye başladığımın farkındayım fakat yönetemeyeceğim insanı (ya da tarafından yönetilemeyeceğim de diyebiliriz) neden kafamın içinde tutayım?