bir kabustan uyanma cümlesidir. geçmişte bırakılan bir sebepsiz yanmayı anlatır, yaraların yerine bağlayan kabuğun tarifidir. yok olup giderken boş acı, yerini umuda bırakır izin verilirse. umut, güvenilmeyecek kadar sahte bir kavramdır aslında. bir ruhu zehirleyip realitesine inandırdığında, negatife küskün varoluş öylesine benimser ki, olumsuza karşı tek bir savunma mekanizması oluşturmadan tek bir söz söylemeden meyillidir mevzilerini terketmeye. hayal kırıklığının hüsranı, bedenleri öldürürcesine ağırca basarken ruhun nefesine, yaşamın ne tadı kalır ne tuzu. bu sebeple en büyük vazgeçiş, umutsuz olanıdır. umut olmadığında, hedef koyulmaksızın yaşam ile ölüm arasında bir tercihe zorlanır insan. yaşamak için tek gerçek sebep ise en umutsuz anda belirir. yokoluşun yokediciliği karşısında yapılan seçim her daim en gerçek olanıdır. eğer umut yoksa, iki seçenek vardır. yaşamak ve ölmek. toz pembe rüyalarında, bünyesini yaşatmaya azmettiği hayallerinde gerçeği siliktir insanın. gözlerim gördüğüne aşina. ve ben, umutsuzca ölümden kaçtım. cesaret göster, kaçmak için ne çok erken ne çok geç. nefesini ciğerlerine çektiğin sürece, hala bir tercihin var. saklanmış bir gerçekliğin yanılgı olan görüneni önüne mantık dayatması yapsa da, tecrübelerimin birikimi varman gereken noktayı son sürat yüzüne çarpıyor. pekala, habitatının oksijeni yeterli mi, tüm bir hayatı bir takıntının peşinde nefesin kesilirken koşmak istiyorsun. düşmeleri unuttun mu?
ben bir klavye delikanlısıyım. istediğim melodileri bestemi tamamlayabilmek adına paragraflarıma döküyorum. sen, belki de kimsenin okumadığı cümleleri ruhuna katma şerefine nailsin tam şu anda. tam bu gece belki de. gözlerinin harf kombinasyonlarına takılı kaldığı şu an, hayatın üzerine kafa yormak istemez misin? ne yaşadıysan, ruhuna diz çöktüremediğin kelimelerin acınasılığıyla hapsolmadın mı beyninin içine? ben diyorum ki sana, kurtuluşun yolu var lakin meşakatli, silip süpürmenin yolu var da, süpürgenin sapı kırık olsa da, sen kollarının varlığına inanmıyorsun. dostum, bitmeden önce bitmesine bir ağıt yakmadan nereye kaçıyorsun? yanmayı öğrenmeden nasıl defedersin sıcaklıkları? yakmadan ruhunu, nasıl olurdu bağışık olabilirsin azabına? ya tanrının gazabına? acıyla inlemelisin. "bitti" diyebilmek için başını göğe kaldırıp yıldızların aşkını dinlemelisin. aşkın başka bir tarifi olduğuna inanmalısın. ve ne kadar boğulursan boğul tekilliğinde, bil ki en güzel aşkta bile yapayalnızsın. bu senin hayat hikayen, bu benim hayat felsefem. bu, uzun uzun cümleler yazan bir sapkının en ince ayrıntısıyla ruhundan gelen...
böylesi kolay söylenen bir kelime üzerine bunca cümle yazmak neden? sorduğun sorular bünyemde, en içimde dalgalanıyor çünkü ben aynı soruları defalarca kez tarifini bilmeden asılıma soruyorum. fakat "bitti" diyebilmek için nasıl da kendinden parçaları savurduğunu görüyorum. bazen bir cümle, en içten şekilde bir beklentiye ilaç olur. hayat, kötü bir şaka. boğazını kurban etmedikçe yerli yerinde bekliyor. keşkeler biriktiğinde,yaşamının amaçsızlığı yüklendiğinde sırta, şaşırılan yön kadar önemliyiz. bu dünya, yaşanan tüm bu curcuna, bir hiçliğe hizmet ediyorsa seksin de aşkın da makamın da mevkinin de süremizi kısaltmasından başka bir anlam ihtiva etmediğini idrak, kavramların içini boşaltırken bir vazgeçmişliğe işarettir. yokoluştan kaçmak için bir varlık, bir duruş oturtmak gerekir genin en ilkel ve bencil haline. primattan hallice, elektroniği ve mekaniği sınırları dahilinde sırtına yüklenmiş insanoğlu denen bu basit yaratılış, gözüne her zamankinden daha elit daha yüksek bir seviye kestirmiş olsa da, katliamların-ölümlerin-ayrılıkların bir başına bıraktığı hala sensin, benim ve o...
fakat dostum, acının sonuna gelmek istiyorsan, bir kelime ve o kelimenin ardında yatan gerçeklik yeterli. için ve özün bitti diyorsa, bitenin ardından nefesini tüketme. arkandayım ve arkandayız, sen ruhuna çektirilen azaba umutsuzca karşı koymaya yeminliysen, ben senin yok olup gitmene karşı şarkılar besteledim. duymak istiyorsan, ne olur bitti de, bu kelimeyle beklentin ve acıların yok olup gidecek. eğer yok olup gitmek istemiyorsan, geçmişini sürgününe yolla. geçmişin yaşamına tecavüz ediyor. bekaretin elinde. kov... kovmadığın sürece, yangınına yok bir çare. kelimelerim ulaşmıyorsa ruhuna, sen de ben de, hepimiz bi'çare..