11/22/2017

fobilerimi düşünüyordum. ne kadar çok şeyden korktuğumu.

gerçekten de hala alaturka tuvaletlerden birşeylerin çıkmasından korkup onlari kontrplakla kapatma isteğimi...

(ki malesef bugünlerde baktığım evler, alaturka'ya kadar düştü. sanırım bunu yenmem gerekecek)

büyük şehrin neredeyse her binasında olan (hızlı sirkülasyonlar için olması gereken) o sensörlü kayan kapiların, elle açılmayan yine kata geldiğinde açılan asansörlerin kapılarının sürekli üzerime, ben tam da oradayken kapanacağı korkusu...

(bu beni çok zorluyor, nabzım aniden 125 lere cıkıyordur eminim, öyle hızlı, öyle panikle geçmeye çalışıyorum ki)

ve yalnız kalma korkusu. ailesinden hiç ayrılmamış, 30 bilmemkaç yaşına gelmiş, tek ayrılığı kendi dahil 313 kızın kaldığı bi yurtta aynı odada 4 kişi yaşamış birine, tek insanın çıkarttıği sesin yeterli olacağını ya da en azından 10 km çevrede arayabileceği birinin olmaması durumunu anlatamazsınız. Çünkü eşek kadar olsa da, burnu deli gibi sürtülse de hala korkuyordur. 

işte bu ve bunun gibi korkularım üzerine bayağı bir düşündüm. bugün bayağı... başım ağridan çatlarken hala birşeylere bakıp, gözlerinin sittin tane şeyden dolup dolup boşalmasını engellemeye çalışmak.

Neden bu kadar alerjik bünyeyiz acaba? ve hayatta herşeye, hareket eden herkese biz mi üzüleceğiz?

*az önce şu alıp da kendimle birlikte ordan oraya taşıdığım bebek çoraplarının üzerine bordo oje şişesi döküldü...

what can I do sometimes then..