Bak bunu yazarken bile iki geleceğe, bi geçmişe gidip geldim gördün mü? Gittim de geldim mi sanki.Kim bilir aklım nerde. Halbuki amacım seninle olmak. Sadece seninle, burada. Her eşşiz şey gibi o da nadir. Geçen gün aklıma sana ulaşmak icin 'nefes'ime binmek geldi. Hani şu bizi canlı tutan, fakat unutup gittiğimiz içsel rüzgâr. Şu an'a bağlayan tek kablo o aslında. Insan nefesinin sesine, ritmine, azlığına, çokluğuna dikkat etmiyor. Onu varsayıyor.. Halbuki bizi varsayan o. Içine çektiğin tüm duygular ordan giriyor, atık duygular ordan çıkıyor. Nefes de duygu taşıyor.. O trafik sırasında insanın dikkati sağa sola kayıyor tabi (burda yazar sağ/sol derken geçmiş ve gelecekten bahsediyor, ama onlar da 'şu an' lardan olmuyor mu zaten) sonra gün boyu böyle yaptım, nefesimi eğittim. aldıkça.. ve verdikçe.. sonra içsel rüzgarımla (onu böyle cağırıyorum artık) ister istemez bu kadar haşır neşir olunca seninle buluşmuş oldum.
Nefesime tutunup seninle buluştuğum an'lar masal kitabı gibi.Gözlerim kapalı, bedenimin içine girip, kalbimin oraya kıvrıldım ve ritmini dinledim..
Vücudundaki tüm sesleri dinleyebildiğin bir odadan bahsetmişlerdi. Tabut gibi daracık ve sünger kaplıymış, ama sesleri duyunca çok şaşırıyormuşsun, müzik gibiymiş. Hatta belki bundan müzik yapılırmış.. Bi gün mutlaka araştırıp gidicem.
Neyse fazla uzatmayayım, birşey daha düşündüm öyle tek burnum tıkalı nefesler fln almaya çalışırken.. Senin adın hediye! Present! Daha önce bunu hiç düşünmemiştim. Yani 'Şu an'; yani hem şu an hem hediye. nasıl? yine anlatamadım mı? olsun, gülümsüyorsundur belki. Ve sonra bi şiir yazdım:
Madem şu an hediye
Dünde yarında gezinip durmak niye
Şimdi, şu an seni nefesiyle öptü merve.
Bütün da'lar birleşik bak bu şiirde..