5/24/2013

bunun adı yok, bunun adı çok.



Yara aldım. Çok yara aldım. Sonra hepsini kendi kendime sardım. Sarmak zorunda kaldım. Derdi açanda derman bulmak kısmet olmadı hiç.

Hep ‘ben’ demeyi seven insanlar tanıdım. ‘Anlıyorum’ demediler bana hiç ‘anlıyor musun?’ dediler. Anlıyorum diyen de anlamadı zaten.

Yeri geldi acı çekmeyi sevdim. O kadar sahte insanlar tanıdım ki, gözlerimin içine baka baka yalan söyleyeceğine kalbimi paramparça etsin ama doğruyu söylesin istedim. Söyleyeni sevdim, o acıyı sevdim. Sevmek zorundaydım çünkü. Elimde hiç değilse tek bir doğru vardı. ‘Dürüstlük’

Karanlık gündüzler yaşadım. Geceler gündüz oldu bana. Sağımı solumu kaybettim. Aynaya baktım, kendimi tanımadım. Ama ne olursa olsun, hayatımın her döneminde tek bir doğrum vardı. ‘Dürüstlük’

Bakma, ben de çok kalp kırdım. Dürüsttüm, ölümüne dürüsttüm. Bu yüzden çok kaybettim, çok üzdüm. Babamın en sevmediği huyunu almıştım işte. Dürüstlük. Herkes seni sevsin diye yavşak olmalıydın çünkü. Herkes beni sevsin isterdim elbette ama yavşak olacağıma düşmanım olsun daha iyi dedim. Hiç pişman olmadım. Yavşak olmadım.

Kalbimde ne varsa dilime döktüm. Belki de böyle ayakta durdum. Böyle hayatta kaldım. Düşündükçe üzüldüğüm zamanlar oldu ama hiç kalbimi acıtmadı sonraları.

Sakinledim, sadeleştim. Tam da olmak istediğim gibi.

Sonra bi zeytin gözlü sevdim. Aylar sonra bile bir bakışıyla içimi titretebilen bi adam sevdim. Çok sevdim.

Ben hayatım boyunca istediğim her şeye sahip oldum.

Sonra bi baktım birine ait olmuşum ve o adama ait olmak dünyada sahip olunabilecek en güzel şeymiş.

Geceleri çok düşündüm. Onu düşündüm, kendimi düşündüm.

Bir hayatım daha olsaydı.

Bi şansım daha olsaydı eminim.

Yine onu severdim.