Fyodor Dostoyevski.. Hep içine kapanıktı. Yazdığı dönemlerde pek okunmuyordu. Hastalandığında bile yanında yalnızca bir kaç dostu ve bakıcısı vardı. Öldükten sonra cenazesine binlerce kişi katıldı..
Franz Kafka.. Hep yalnızdı. Kadınlarla alakalı şansı hiç yaver gitmedi. Yazdığı dönemde memurluk yapardı ve gazetede yazdığı kadarıyla tanınıyordu. Ölmeden önce yanında yalnızca en yakın dostu ve onun karısı vardı. Ölümünden sonra şimdi onu milyonlarca kişi tanıyor.
Friedrich Nietzsche.. Hep suskundu. Yazdığı dönemde içine kapanmayı severdi ve hep eleştrilirdi. Frengi hastalığının onu delirtmesi ve bünyesini çökertmesi sonucu yatalak oldu. Yanında yalnızca kız kardeşi ve bakıcısı vardı. Ölümünden sonra tüm tabular yıkıldı ve şimdi onu milyonlar biliyor.
Sokrates.. Yaşadığı dönemde yalnızca bilge adam diye biliniyordu ve bu yüzden herkesin nefretini kazandı. Mütevazılığını ve haklılığını suistimal eden halkı onu idama mahkum etti. Yanında yalnızca öğrencilerinden Platon vardı. Ölümünden sonra milyonlarca insan tarafından tanındı ve felsefenin yapı taşlarından olarak görülüyor.
Federico Garcia Lorca.. İspanya iç savaşında gayet barışçı ve optimist eserleriyle ülkesini kalkındırmaya çalıştı. En yakın dostları Salvador Dali ve Luis Bunuel'di. Tanınıyordu. İç savaş esnasında herkes onu terketti. Franco'nun adamları tarafından katledildi. Öldükten sonra dünyanın en iyi şairlerinden kabul edildi.
Edgar Allan Poe.. Erken yaşta ailesini kaybetti ve evlatlık verildi. Gençliğinde içki , kumarla haşır neşir oldu. Kendisinden daha ünlü karısının gölgesinde kaldı. Zamanının bilimadamları tarafından nefret ediliyordu. Tek başına bir hayat sürüyordu. Öldü ve onun gibi bir minimalist amerikan yazarı daha dünyaya gelmedi.
Sylvia Plath.. Hayatı boyunca Manik-Depresif ile boğuştu. Evlendi ve izole bir hayat yaşadı. Kafasını fırına sokarak intihar etti ve dünya üzerindeki en iyi kadın şairlerinden biri olarak nitelendiriliyor.
Uzağa gitmeye gerek yok..
Oğuz Atay.. Türk edebiyatına inanılmaz katkıları oldu. Yenilikçi bir yazı tekniği vardı. Beyninde bir tümör çıktı. Sağlığında hiç bir kitabı 2. baskıya ulaşamıyordu. Ölümünden kısa bir süre sonra milyonlar sattı.
Ahmet Kaya.. Belli bir kitlesi olan ses sanatçısıydı. Kökenini açıkladıktan sonra tüm Türkiye tarafından siktiredildi. Ölümünden sonra tüm o siktireden insanlar onun şarkılarıyla yeniden insanlığını hatırlıyor..
Hrant Dink.. Çok az kişi bilir onun Malatya'da doğduğunu. Oysa biz insanları doğduğu memlekete göre yargılayan bir millettik. Yayınevi ve kırtasiye işletiyordu. Fazla okunmuyordu. Vuruldu. Onu hiç okumamış görmemiş ''ben dahil'' onu milyonlarca kişi savundu.
Ömer Kavur.. Türk sinemasına getirdiği yenilikler ile tanındı. O dönemde onu hiç kimse anlamadı. Eleştirildi. Ölümünden sonra entellektül kesim dahil çoğu insan onun filmlerini hayretlerle izlemeye devam ediyor..
Bu liste uzar gider.
Ama bu liste bana ölümlerin istatistikleşmiş hallerini anlatmıyor.
Bu liste insanların aptallıklarının bir grafiğiymiş gibi geliyor.
Bizler , varlığını önemsemediğimiz herşeyin yokluğu ile mahvolacak kadar aptal yaratılmışız.
Bizler , delirttiğimiz siktirettiğimiz boşverdiğimiz her detayın arkasından ağıtlar yakacak kadar yüzsüzüz.
Ve ölüm bize vurulması gereken bir tokat olmak yerine insanların söylediği son söz , geç kalınmışlığa vurulmuş en iyi damga oldu.
Ölüm , insanlara sesini duyurmaya yönelik bir reklama dönüşmüş.
Gelin bana insanların asil yaratıldığını savunun şimdi.