12/18/2012

Sanrı ? highway to schizophrenia



Bknz: Sanrı (psikotik bozukluk) - dış gerçekliğe ilişkin hatalı bir çıkarıma dayalı ve başkalarının aksi yöndeki inançlarına ve kesin ve açık ispat ve kanıtlara rağmen sarsılmaz bir şekilde sürdürülen yanlış bir kişisel inanç...



bundan on sene öncesine kadar hallucination kelimesinin karşılığı olarak kullanılırdı, şimdi delusion karşılığı kullanılıyor.



karl jaspers üç temel ölçüt belirlemiştir sanrı* için:

a. kesinlik

b. düzeltilmezlik

c. yanlışlık



hezeyan, delusion, délire kelimelerinin türkçe karşılığıdır. en azından psikiyatri kitaplarında bu kullanım uygun görülmüştür, halusination (varsanı) karşılığı kullanılmaz. (sanırım bir dönem böyle bir karmaşa olduysa da daha son durum budur) kısaca, belli bir çağda ve toplumda gerçeğe uymayan, mantıklı düşünceyle veya tartışmayla değiştirilemeyen inançlardır. tabii ki özel durumlarda gerçek, çağa ve topluma göre değişkenlik gösterebilir. sanrılar en çok sanrılı bozukluklar (paranoya gibi), şizofreni, mani ve organik beyin bozukluklarında görülebilir. konulara göre ;

büyüklük sanrıları *: peygamber, tanrı, ünlü güçlü bir sanmak kendini.

kötülük görme sanrıları *:izleniyorum, hakkımda kötü şeyler düşünüyorlar, öldürecekler vb.

referans sanrısı: alınma sanrıları etkilenme sanrısı: vücuduna alet takıldığına ve bunlarla davranışlarının yönlendirildiğine inanmak, tv radyo yoluyla emir yollanıyor vb.

etkileme sanrısı:düşünceleriyle, gizli güçleriyle insanları yönetebildiğine inanmak.

düşünce sokulması: kafama düşüncelerini sokuyorlar.

düşünce okunması:düşüncelerimi okuyorlar, ben herkesin düşüncelerini okuyorum.

erotomanik sanrılar: aşığım, onsuz yaşayamayacağım, elim tutmayacak, ayağımı kullamayacağım.

küçüklük sanrıları: hiç bir işe yaramam, tamamiyle değersizim.

nihilistik sanrılar:ben yokum, ölümüşüm,organlarım çürümüş gibi.

somatik sanrılar : kanserim, aids hastasıyım gibi. (hipokondriyazis in ilerlemiş formu gibi) depersonalizasyonderealizasyon şeklinde ayrılabilir.



öz türkçesi birsamdır.



sanrı olarak kaldığı sürece birey için sorun değildir. sanrı olduğu anlaşıldığında ise son derece yıkıcı olabilir. bazen sanrılar üzerine atarız temellerimizi ve üzerine inşa ederiz pek çok şeyi. sanmaya devam ettiğimiz sürece bir sorun yoktur çünkü sanrı sanrı iken sanrı değildir kişi için. fakat eğer öğrenilirse temelin sanrılar üzerine atıldığı, temelle birlikte üzerine inşa edilen her şey yıkılır. toz duman olur kişinin iç dünyası.



soyut kavramlaşmanın temelidir. gerçekliğe ulaşabilmek adına amaçsız gaye güdülmesidir bi nevi. tartışmalarla asla değiştirilemez ve kültürel arkaplana bakmaz..filan filan.....



“tanrılaştırdıklarımızdan ortak paydalar türetme oyunu oynardık. hep bir başkası kazanırdı. acı kolajdır. örneğin kızarmış elmacıkkemiklerimin öncesi- 'ay' koktuğum gölgelikli dar sokakları bayırlara, karahindibalara bağlayan zeytin havuzlarında tenha evlerin; ormanda tanrı çığlığı. kulun nallarında ezilir ya sentimental tarihi tavlada zar tutmayanın: işte şimdi oturmuşuz, bir sen yoksun, ıtrî imanlı'dan saz semai in a minor ('sana özleyişlerim kalır'.). çöp bidonundan fırlayan munis bir kedinin yanına park ediyoruz. toprak ve tandem rengi bak, şinanay ve aşiyanları seviyoruz. sen, dediğin ben, gün olur giderim. gider insan. annemsedim varlığının kiremit rengi ideal pansiyonlara bakan yanlarını-avcundaki kemik üşümüş. martılar simit diyetinde. bir kadeh gül ellerin. köpüğünde külah, dondurmanda denizanası. bana benden bir ben daha veremezler: acının anlamını sözlüklere sorduğun ilkokul fişi. gamalı haç; şargoz kafasıyla kilise duvarına çizdiğim.. beceremediğim. ahmet erhan diyorum, benimle büyüyenler için, muğda azalan likit rüzgâr, evet ara ara seni özlüyorum. dün, ahlâksızlıktır; bugün, bilmiyoruz; yarın, cennet olacak. utançla yaşıt insanlık tarihinden manken adımlarla/kayışı kopmuş saatlerimizle.. sakin.”



şükür ki ne dediğimi bilmiyorum. ve bu da benim bugünkü sanrım!



Umarım basımın etini yiyen hanımefendi yazıdan cevabını almıstır benden yeterince korkmuştur ve susmaya karar vermiştir :):)